Folik Asit Nedir?
B vitaminleri grubunda yer alan Folik Asit, Folat, Folasin ya da vitamin B9 olarak da bilinir. Çoğunlukla doğada yeşil yapraklı bitkilerde bulunan bu vitamin ismini Latince’de yaprak anlamına gelen folum’dan almıştır. Folik asit, ilk olarak 1941 yılında H. Kenworthy Mitchell adında ABD’li bir Biyokimya profesörü ve arkadaşları tarafından ıspanak yapraklarıkullanılarak bulunmuştur.
Folik asit vücutta gerçekleşen önemli işlerde görev yapar. Özellikle DNA ve RNA yapımında rol alır, vücuttaki tek karbon metabolizmasında yer alarak bazı nükleik asitlerin yapımı ve yine bazı amino asitlerin birbirine dönüşmesini sağlamakla birlikte, vücutta yeni hücrelerin oluşumuna yardımcı olurken organ gelişimi için de önemli bir vitamindir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), hamile olmayan yetişkin kadınlar ile erkeklerin günlük folik asit alımını 170 µg* olarak bildirmiştir. Bu değer hamile ve emziren anneler için farklılık gösterir. Çünkü özellikle erken hamilelik döneminde folik asit ihtiyacı çok artar. Hamilelikte günlük alınması gereken folik asit miktarı ortalama 400 µg (0.4 mcg) iken emziren annelerde bu değer 270 µg olmalıdır. Ayrıca yetişkinlerde günde 1 mcg’den fazla folik asit tüketilmesi önerilmez *µg :mikrogram
Folik asit eksikliğine daha çok tropikal bölgelerde rastlanırken, genele bakıldığında normalde sağlıklı beslenen kişilerde sadece sindirim sistemi bozukluğunda ve hamilelik dönemlerinde görülür. Bunların yanında bira, rakı, şarap gibi alkollü içecekleri çok tüketen kimselerde ve sara hastalığı ilaçları kullanan kişilerde de folik asit eksikliğine sık rastlanır.
Hamilelikte Folik Asit Eksikliğinde Neler Olur?
Bir bebeğin oluşumu esnasında tüm vücudunu etkileyen, beyin dokusundan başlayıp, bebeğin sırt kısmındaki omuriliği de içine alacak şekilde boylu boyunca uzayan bir yapı oluşur. Buna nöral tüp adı verilir ve henüz siz hamile olduğunuzu öğrenmeden nöral tüpün oluşumu gebeliğin 3. veya 4. haftasında tamamen bitmiş olur. Nöral tüpün oluşumu esnasında bir şeyler ters giderse bebekte ciddi sağlık problemleri meydana gelir.
Annede folik asit eksikliği varsa yani bu vitaminin anne vücudundaki düzeyi yeterli değilse sinir borusu boyunca doku kaynaşması tam olarak gerçekleşmeyebilir, bu da omuriliğin açıkta kalmasına sebep olur. Nöral tüp defekti olarak bilinen bu durum spina bifida, anensefali gibi durumlarla ilişkilidir.
Kısaca ifade edilecek olursa; bu açıklığın bebeğin belinde ya da omurga kanalı üzerinde herhangi bir yerde olmasına spina bifida, bebeğin kafa tasında olması durumuna ise anensefali adı verilir.
*Beyin ve omuriliğin içinde geliştiği nöral tüpün, rahim içinde başlayan hayatın dördüncü haftasının sonuna dek kapanması gerekirken açık kalması sonucu oluşan anensefali, ensefalosel, meningosel, myelosel, meningo myelosel ve myeloşizis gibi malformasyonların tümü ciddi doğumsal anomaliler olup, nöral tüp defektleri adı altında ifade edilmektedir.
Yukarıda ifade edilen anormal durumlar sadece bu vitaminin eksikliğinden kaynaklanmayabilir. Aşağıdaki nedenlere bağlı olarak da bir bebekte nöral tüp defekti meydana gelebilir.
Bunlar;
- Anne adayı insüline bağlı olacak şekilde şeker hastasıysa,
- Daha önceki gebeliklerinde nöral tüp defekti teşhisi konulan kadınlarda,
- Aşırı kilolu ve tıbben obez olarak tanımlanmış kadınlarda,
- Gebeliğin oluşumu sırasında yüksek ateşli hastalık geçiren ya da aşırı sıcak su ile banyo yapan kadınlarda,
- Havale nöbetlerini hafifletmesi için kullanılan ilaçları alan kadınlarda.
Bu vitaminin gerekli olduğu en önemli dönem gebelik başlangıcından itibaren ilk 4 haftadır. Nöral tüp defektleri yumurta ve spermin döllenmesinden sonraki 21. ve 27. günler arasında meydana gelmektedir. Bu nedenle uzmanlar folik asitin gebe kaldıktan sonra değil de, gebelik planlandığı andan itibaren (gebelikten 3 ay kadar önce) kullanılması gerektiğini ifade ediyorlar.
Hamilelikte Folik Asit Ne Zamana Kadar Kullanılmalı?
Yukarıda ifade edilen durumların ortaya çıkmaması için planlanan gebeliklerden yaklaşık 3 ay önce folik asit alımına başlanması ve hamileliğin 12.haftasının sonuna kadar devam edilmesi gerekir. Yapılan araştırmalarda hamilelik öncesi ve hamileliğin 12.haftası sonuna kadar olan dönemlerde bu vitamini yeterince alan annelerin bebeklerinde bel açıklığı(Spina bifida) hastalığının %70 oranında önlendiği saptanmıştır.
Ayrıca ilerleyen gebelik döneminde folik asit kullanımına devam etmenin erken doğum, plasentanın erken ayrılması ve düşük kilolu bebek doğumunun önlenmesinde etkili olabildiği ileri sürülmüştür.
Folik asit ihtiyacı hamilelikte normalden 3 kat daha fazla olacak şekilde artar. Bir hamilenin aldığı besinler bu ihtiyacı karşılayamayacağı için dışarıdan takviye yapılması gerekir.
Ülkemizde hamilelere genelde ilk kontrole gidilen doktor, bu vitaminin alınması gerektiğini söyler ve yazar. Ama çoğunlukla neden kullanılması gerektiğini söylemezler. Söyleyen doktorları saygıyla konunu dışında bırakıyorum. Benim ilk gittiğim doktorum öyle yapmıştı mesela. Reçeteye yazdı ve “üç ay boyunda her gün bir tane kullanacaksın!” dedi. Ama neden kullanmam gerektiğini söylemedi. Belki söyleseydi, bugün bu kadar araştırma yapıp sizlerle bu bilgileri paylaşamazdım ama yine de neden almam gerektiğine dair bilgilendirilmek isterdim. İlk gebelik heyecanıyla bende sormadım işte…
Sizin doktorunuz bu konu hakkında herhangi bir şey söylemediyse doktorunuza hatırlatabilir ya da eczaneye danışabilirsiniz.
Geçmişte sinir borusu kusurlu bir bebek dünyaya getirdiyseniz yeni hamileliklerinizde de bu durumu tekrar yaşama ihtimaliniz yüksektir. Kontrole gittiğiniz doktorunuza geçmişteki durumunuzu anlatıp onu bilgilendirmeniz yararınıza olacaktır. Durumunuzdan haberdar olan doktorunuz size gerekli görürse daha fazla dozda folik asit vererek sağlıklı bir doğum yapmanıza yardımcı olabilir.
Folik Asit Hangi Besinlerde Bulunur?
Folik asit doğada nelerde bulunur derseniz; özellikle yeşil yapraklı sebzelerde bulunduğunu ifade edebilirim. Folik asit miktarı yüksek olan bazı yeşil yapraklı bitkileri ise şu şekilde sıralayacak olursak:
- Ispanak,
- Brokoli,
- Semizotu,
- Yeşil fasulye,
- Karalahana,
- Brüksel lahanası vb.
Folik asit içeren besinler, özellikle yeşil yapraklı sebzeler çok pişirildiğinde ya da çok bekletildiğinde vitamin değerini kaybeder, dolayısıyla bu sebzeler günlük, taze olarak alınmalı ve hafif buharda pişirilip ya da çiğ olarak tüketilmelidir. Ancak her gün alınması pek mümkün olmadığında derin dondurucuya konup saklanabilir.
Ayrıca karaciğer, diğer organ etleri, kuru fasulye, pirinç, kepekli ekmek, yumurta sarısı, ceviz ve fındık gibi diğer besinlerin yanı sıra kahvaltılık gevreklerde de bu vitaminden mevcuttur.